Çocuklarda meydana gelen kalp hastalıklarının önemli bir çoğunluğu doğuştan gelen rahatsızlıklardır. Bebeklerin kalp gelişimi, anne karnındaki ilk üç aylık evrede tamamlanmaktadır. Bu yüzden bazı hastalıklar ancak bu dönemin ardından teşhis edilebilmektedir. Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde hem bu hastalıklara teşhis koyulabiliyor hem de doğumun hemen ardından tedavi gerçekleştirilebiliyor.
Doğumsal kalp rahatsızlığı bulunan çocuk doğurma oranı binde 8 seviyesindedir. Ülkemizde her yıl 10 bin – 15 bin seviyesinde doğumsal kalp rahatsızlığı olan bebek doğmaktadır. Anne veya babada doğuştan gelen bir kalp hastalığı varsa söz konusu oran yüzde 16 seviyesine kadar çıkmaktadır. Hamileliğin 16. ve 20. haftaları arasında görüntüleme cihazları sayesinde bu hastalıklar tespit edilebiliyor.
Doğumsal kalp rahatsızlıklarının belirtileri olarak kas ve uzuvların yeterince gelişmemesi, göğüs ağrısı, nefes almakta zorlanma, yavaş büyüme, sersemlik hismi, zatürreye karşı eğilim, kalp üfürümü sayılabilir. Siz de çocuğunuzda bu ve benzeri belirtiler gözlemliyorsanız en kısa zamanda çocuk kardiyoloji birimine başvurmanız gerekir. Erken teşhis ile tedavide başarı sağlamak ve muhtemel ölümlerin önüne geçmek mümkündür.
Doğumsal kalp hastalıklarının bazılarının sebebi günümüz itibariyle halen daha net olarak bilinmiyor. Fakat çevresel etkenler, annenin hamilelik sürecinde kullandığı alkol veya yasal olmayan bazı ilaçlar, genetik etkenler, akraba evliliği, viral enfeksiyonlar, annenin radyasyona maruz kalması, annenin beslenme bozuklukları gibi faktörler doğumsal kalp hastalıklarının başat sebepleri arasındadır.
En çok gözlenen doğumsal kalp rahatsızlığı kalpte meydana gelen deliktir. Kalbin karıncıkları veya kulakçıkları arasında delikler meydana gelebilir. Bunun haricinde kalbe giden ve kalpten çıkan damarlardaki anomaliler, koroner damarlarda bulunan anomaliler vs. doğumsal kalp rahatsızlıkları arasında sayılır.
Konjenital kalp rahatsızlıkları farklı belirtilerle kendisini gösterebilir. Bu belirtiler rutin muayeneler sırasında veya anne baba tarafından fark edilebilir. Özellikle yeni doğan bebekler, emerken yoruluyor, terliyor veya emmiyorsa kilo almakta zorlanırlar. Sık sık nefes alıp verme ve solunum zorluğundan dolayı çarpıntı, morarma, yorgunluk ve göğüs ağrıları görülebilir. Bunlar doğumsal kalp hastalıklarının başlıca belirtileridir. Tüm bunların sonucunda bebekte huzursuzluk ve gelişim bozukluğu gözlenir.
Kalp organı iki kulakçık ve iki karıncıktan oluşan dört odalı bir yapıdır. Kalbe kan getirmekle görevli damarlar ve kalp arasında bulunan kapaklar da bu yapının içerisinde değerlendirilir. Kalbin en temel fonksiyonu vücuttan kalbe taşınan oksijenin pulmoner arterlerden akciğere taşınması ve burada oksijen bakımından zengin kana dönüşüp sol kalbe getirilmesi ve son olarak bu oksijenli kanın vücudun geri kalanına iletilmesidir. Bu sırada kalpte yer alan kapaklardaki darlıklar veya yetersizlikler kan akışının bozulmasına yol açar. Bunun sonucunda göğüsün ön duvarında bazı sesler meydana gelir. Bu seslere üfürüm adı verilir.
Kalp üfürümleri masum ve patolojik olmak üzere iki sınıfa ayrılırlar. Kalp kapaklarından ya da ana damarlardan kaynaklanabilen üfürümlerin altında yatan neden tespit edilmeli ve tedavi altına alınmalıdır.
Doğumsal kalp rahatsızlıkları kimi zaman teratojenik kimi zaman genetik kimi zaman da metabolik etkenlerden kaynaklanabilmektedir.
Genetik faktörler doğumsal kalp hastalıklarının yüzde dokuzunu meydana getirirler. Kromozomlarda meydana gelen kırılma ve kopmalar bu hastalıkların önemli nedenleri arasındadır.
Annenin sahip olduğu diyabet benzeri metabolik rahatsızlıklar doğumsal kalp hastalıklarının yaklaşık yüzde 1-2’lik kısmını meydana getirir. Annenin metabolik bir hastalığının olması bebekte doğumsal kalp hastalığı gelişme riskini arttırmaktadır. Bu yüzden bu tür gebelikler yakından takip edilmeli ve gerektiği takdirde erken müdahalede bulunulmalıdır.
Annenin hamilelik sürecinde alkollü içecekler ve sigara tüketmesi, zararlı kimyasal maddelere veya radyasyona maruz kalması bu hastalıklara sebep olabilmektedir.
Başarılı bir tedavi için ilk olarak hastalığa ilişkin tanının doğru konulması gerekir. Bunun için anne ve babanın detaylı tıbbi öyküsü alınmalı ve ayrıntılı bir fiziksel muayene gerçekleştirilmelidir. Bunun yanı sıra teknolojik tanı ve tetkik yöntemlerinden de faydalanılması gerekir.
Hamileliğin 18. Haftası itibariyle kullanılan bu yöntemde ultrasonik ses dalgaları kullanılır. Bu sayede kalbin yapısı, fonksiyon bozuklukları ve patolojileri kolaylıkla teşhis edilebilmektedir. Doğumsal kalp hastalıklarının büyük bir bölümünde teşhis, bu yöntem ile konulmaktadır. Fetal Ekokardiyografi; kalp boşluklar, kalp basıncı, kalp kapakları ve kalp kaslarının değerlendirilmesine olanak tanır.
Göğüste farklı bölgelere bağlanan elektrotlar aracılığı ile, kalbin elektriksel aktivitesini ölçmemizi sağlayan kalp elektrokardiyografisi, kalbin iletim sistemi ve ritmi hakkında detaylı bilgi almamıza olanak tanır. Ağrısız ve acısız bir yöntem olan kalp elektrokardiyografisi ile sonuç alınamadığı takdirde MR anjiyografi gibi ileri düzeyde tetkiklere başvurulabilir.
Anne karnında kalp her daim normal gelişim süreci yaşamayabilir. Bazı vakalarda anomaliler gerçekleşebilmektedir. Her bin doğumun dokuzunda bu tür anomalilere rastlanır. Söz konusu anomaliler bazen hiçbir semptom göstermez ve tedavi edilmeden, kendiliğinden iyileşebilir. Ancak tedavi edilmesi gereken ciddi hastalıkların gelişme olasılığı da vardır. Hastalıkların nedenleri tam olarak tespit edilemese de genellikle genetik ve çevresel faktörlerin doğumsal kalp hastalıkları üzerinde rol oynadığı düşünülmektedir.
Doğumsal kalp hastalıklarının teşhisi genellikle anne karnında veya doğumun ardından geçen bir yıllık süre içerisinde gerçekleşir. Gebelik döneminde uygulanabilen fetal ekokardiyografi tetkiki ile bebeğin herhangi bir kalp anomalisi olup olmadığı kolayca anlaşılabilir ve buna göre bir doğum planlamasına gidilebilir. Bu sayede doğum sonrasında tedavi için önemli miktarda zaman kazanılmış olur. Unutmamak gerekir ki erken teşhis tedavi başarısını büyük oranda arttıracaktır. Bu tanı ve tetkik yöntemlerinin anne ve bebek sağlığı açısından hiçbir zararı yoktur. Doğumun ardından bebeğinizde rahatsızlık verici belirtiler gözlemlediğinizde geç kalmadan çocuk doktoruna başvurmanız gerekir.
Konjenital yani doğumsal kalp hastalıklarını sıralamamız gerekirse:
Doğumsal kalp hastalıklarının tedavisinde günümüzde başarılı sonuçlar alınabiliyor ve her geçen gün bu tedavilerin başarı yüzdesi artıyor.
Bazı kalp rahatsızlıkları yalnızca takip edilir ve bebek büyüyüp geliştiği sırada kendiliğinden iyileşme gösterir. Ancak bazı vakalarda ilaç tedavisi yeterli olabilirken kimi zaman da cerrahi tedavilere başvurmak gerekir. Hangi tedavi yönteminin uygulanacağına hastalığın durumu, şiddeti ve seyri dikkate alınarak karar verilir.
NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi’nde görev yapan alanında uzman, deneyimli Çocuk Kardiyoloji birim doktorlarını aşağıdan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Birimi’nde hizmet verilen diğer hastalıklara aşağıdan ulaşabilirsiniz.