Sosyal fobiler diğer insanlarla iletişim kurmayı içeren toplumsal bazı durumlarda karşımıza çıkan bir çeşit kaygı bozukluğudur. Sosyal fobi, kişinin diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilip, küçük düşmekten korkması ile ortaya çıkar. Kimi zaman sosyal anksiyete bozukluğu şeklinde de tanımlanan bu rahatsızlık, toplum içerisinde sıkça görülen bir problemdir. Kişinin hem sosyal hem de iş yaşantısında kaygı ve korkuya yol açan, yaşam kalitesini son derece olumsuz yönde etkileyen sosyal fobi, farklı şekillerde yaşanabilir. Bazen yalnızca yüksek statülü biriyle konuşurken ya da topluluk karşısında konuşurken ortaya çıkan bu fobi bazı durumlarda her sosyal etkileşimde kendisini gösterecek kadar ağır şekilde yaşanır. Bazı sosyal fobisi olan insanlar için marketten alışveriş yapmak veya birisine adres sormak, hatta selam vermek bile yoğun bir kaygıya sebep olmaktadır. Kendi kendine düzelmeyen kronik bir hastalık olan sosyal fobinin tedavisi ancak BDT yani bilişsel davranışçı terapi ile mümkündür.
Sosyal fobi, sosyal etkileşime açık ortamlarda kendisini gösteren ve çeşitli belirtilerle karakterize olan yaygın bir kaygı bozukluğu türüdür. Çoğu zaman çocukluk ya da ergenlik döneminde meydana gelir. Bu bozukluğu yaşayan kişiler sosyal etkileşimde bulunmaları gereken anlarda kendilerini son derece gergin ve rahatsız hissetme eğilimi gösterirler. Etraftaki diğer insanlar sosyal fobi yaşayan bireyleri mesafeli, içe dönük, ilgisiz, engellenmiş, utangaç, geri çekilmiş ve sessiz olarak nitelendirebilirler. Ancak tam tersi arkadaş edinmekten, sosyal etkileşimlerde bulunmaktan ve gruplara dahil olmaktan keyif alırlar. Ancak endişe ve kaygılarından ötürü istedikleri çoğu şeyi yapamazlar.
Sosyal kaygı bozukluğu vakalarının altında tek bir sebep söz konusu değildir. Fobinin oluşmasında genetik etkenlerin bile rolü büyüktür. Aile bireyleri içerisinde sosyal fobisi bulunan kişiler varsa bu diğer aile üyelerinin de risk grubunda olduğu anlamına gelir. Ayrıca amigdalanın aşırı düzeyde aktif olması yani beynin korku üreten kısmının fazlaca çalışması da sosyal fobinin tetiklenmesinde etkilidir.
Çoğu zaman 13 yaş civarında kendisini göstermeye başlayan sosyal anksiyete bozukluğu genellikle zorbalık, alay etme ve istismar öyküleriyle ilişkilidir. Sosyal fobinin oluşumunda etkili olan diğer faktörleri sıralamamız gerekirse;
Utangaç mizaca sahip çocuklar yetişkinlik evresinde sosyal fobi için risk grubunda yer alırlar.
Aynı şekilde aşırı düzeyde baskıcı ve kontrolcü ailelerin çocukları için de sosyal anksiyete riski yüksektir.
Fiziksel görünümlerinden hoşnut olmayan veya bazı hastalıklarından ötürü kendini sevmeyen çocuklar da sosyal anksiyete riski altındadır.
Sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler çoğunlukla gözle görülür kaygı semptomlarının başkalarınca fark edilmesinden endişe ederler. Bu endişe semptomların şiddetini arttırır ve kişi kendisini bir çeşit kısır döngünün içinde bulur. Yoğun kaygı hali en sık rastlanan belirtidir. Belirtiler bazı durumlarda o kadar aşırı bir seviyeye ulaşır ki kişiler günlük yaşantılarını devam ettirmekte zorlanır hale gelirler.
Sosyal fobisi olan kişilerde kendilerini yalnız ve güçsüz hissetme eğilimi görülür ve bu eğilim zamanla onların kendilerini toplumdan soyutlamasına yol açar. Romantik ilişkilerde ve sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınırlar veya kısıtlı şekilde bulunurlar.
Sosyal fobisi olan kişiler korkularının mantıksız veya aşırı bir düzeyde olduklarını kabul etseler bile kendilerini endişeleri karşısında zayıf ve güçsüz hissetmeyi sürdürürler. Utanç duyacakları ya da küçük düşecekleri bir olay yaşama korkusundan arınmakta zorlanırlar. Sürekli olarak hissettikleri endişeler iş yaşamlarındaki performanslarını, gündelik rutinlerini ve sosyal hayatlarını önemli ölçüde etkiler. Ne yazık ki bu bireylerin romantik ilişkiler ve arkadaşlıklar kurmaları, iş görüşmelerinde başarı sağlamaları zordur. Bu yüzden muhakkak doğru bir tedavi görmeleri gerekir.
Sosyal anksiyete bozuklukları tıpkı diğer kaygı bozukluğu türleri gibi tedavi edilebilen ruhsal sorunlar arasında yer alır. Gerçekleştirilen bilimsel araştırmaların sonucunda bilişsel davranışçı terapinin önemli ölçüde fayda sağladığı tespit edilmiştir. Terapistin talimatlarını uygulayan bir hastanın tedavi sürecinin belirgin biçimde hızlandığı, sonucunda da başarılı olduğu bilinmektedir.
Sosyal fobiler tedavi edilirken bazı durumlarda ilaçlardan da fayda sağlanabilir. Çoğu durumda tedavi sürecine olumlu yönde katkı sağlayan bu ilaçlar kimi zaman her hastada işe yaramayabilir. Antidepresan kullanımı terapiyle birlikte işe yararken tek başına yarar sağlamaz.
Psikoterapi yöntemi, sosyal kaygı bozukluğu yaşayan çoğu birey için belirtilerin iyileştirilmesinde etkili olmuştur. Kişinin kendisiyle ilgili olumsuz yargılarının farkına varması ve bunları değiştirmesi beklenir. Bununla birlikte sosyal durumlarda kendine olan güvenini kazanması için bazı becerileri geliştirmesine yardım edilir.
Kaygı bozukluğu vakalarında en etkili psikoterapi türlerinin başında gelen bilişsel davranışçı terapi hem bireysel hem de grup şeklinde yapıldığında fayda sağlamaktadır.
Kişinin başa çıkma becerilerini geliştirebilmek ve özgüvenini geliştirmek için korkulan sosyal durumlarla yüzleştirme yapılır. Kişinin kendi endişelerine meydan okuyabilmesi için sosyal durumlara maruz kalma denemeleri büyük fayda sağlar.
Sosyal fobi vakalarının tedavisinde faydalanılan bazı ilaçlar mevcuttur. Antidepresan grubu ilaçlar denenen ilk yöntemdir. Olası yan etkileri azaltabilmek için düşük dozda başlanır ve yavaş yavaş tam doza geçilir. Ancak psikiyatr hekim, belirtileri kontrol altına alabilmek için bazen başka ilaçlara da başvurabilir.
Anti – anksiyete ilaçları özellikle kaygı seviyesini azaltmayı hedefler. Gayet hızlı şekilde etki gösteren bu ilaçların bağımlılığa neden olma ihtimali söz konusu olduğu için kısa süreli olarak reçete edilirler.
Beta blokerler ise sosyal fobinin kişide yarattığı fiziksel belirtilerle başa çıkmak için adrenalin hormonunun uyarıcı etkisini engellemeyi hedefler. Kalp çarpıntısı, kalp atışı, kan basıncı ve uzuvlarda meydana gelen titremeyi minimuma indirir. Bu yüzden özellikle kalabalıkların karşısına çıkıp sunum veya konuşma yapması gereken kişiler için faydalı olur. Fakat sosyal fobilerin genel tedavisi için kullanılmaz.
Bir kişinin sosyal anksiyete bozukluğu geliştirip geliştirmeyeceğini önceden bilmek mümkün değildir, ancak bu konuda endişe duyan bireyler belirtilerin etkisini azaltmak için çeşitli yöntemler uygulayabilirler.
Öncelikle, böyle bir endişe taşıyan kişilerin erken dönemde profesyonel yardım almaları önemlidir. Diğer pek çok ruhsal sağlık sorunu gibi, sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisi geciktikçe daha karmaşık hale gelir.
Kişi, günlük tutarak hem kendi yaşamını izlemeye hem de ruh sağlığı uzmanıyla birlikte strese yol açan unsurları ve rahatlatan faktörleri belirlemeye yardımcı olabilir.
Hayatındaki sorunları önceliklendirerek, birey zamanını ve enerjisini daha etkili yönetebilir, bu da kaygı düzeyini azaltabilir. Bu süreçte, kişinin keyif aldığı aktivitelere zaman ayırması önerilmektedir.
Bunun yanı sıra, sigara, uyuşturucu, aşırı alkol ve kafein gibi zararlı maddelerden kaçınmak kritik bir öneme sahiptir. Bu maddeler, özellikle aşırı kullanıldıklarında kaygıyı artırabilir veya mevcut kaygıyı şiddetlendirebilir.
Bu maddelere bağımlı hale gelmek, bireyde ek bir endişe kaynağı yaratabilir. Eğer bu maddelerden kurtulmak birey için zor bir süreç haline gelirse, bir doktora başvurması önemlidir. Doktor, bireye uygun bir tedavi planı veya destek grubu bulma konusunda yardımcı olabilir.
NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi’nde görev yapan alanında uzman, deneyimli Psikoloji birim doktorlarını aşağıdan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.
Diğer Psikoloji HastalıklarıÖzel Adana Ortadoğu Hastanesi Psikoloji Birimi’nde hizmet verilen diğer hastalıklara aşağıdan ulaşabilirsiniz.