İletişimde en önemli unsur konuşmadır. Çocuklarda da iletişim doğumla birlikte başlar. Önce ağlamayı bir iletişim yöntemi olarak kullanan çocuk, ilerleyen zamanlarda işittikleri sesleri algılayıp yorumlamaya başlar. 1 yaş civarında bazı kelimeleri çıkaran çocuklar 2-3 yaş gibi de düzgün bir şekilde konuşmaya başlar. Bazı durumlarda çocuklar bu yaşlarda konuşmaya başlayamayabilir, seslerin telaffuzu veya doğru sıra ile söylenmesinde sorunlar yaşayabilirler. Bu tür sorunlar bazı zamanlarda düzelmeyecek sorunların da habercisi olabilmektedir. Çünkü dil ve konuşma ile ilgi sorunlar okuma-yazmayı öğrenmede de zorluklar çıkarabilir.
Çocuk yaşına göre beklenen konuşmayı sağlayamıyorsa konuşma bozukluğundan söz edilebilir. Çocuk, bir organa bağlı konuşmada bozukluk yaşıyorsa “organik konuşma bozukluğu”, bir organa bağlı olmadan konuşmada bozukluk yaşıyorsa “işlevsel konuşma bozukluğu” olarak tanımlanır.
Çocuğun konuşabilmesi için dil becerisinin gelişmiş, ses üretiminin yapılabiliyor olması ve konuşma işlevini yerine getirecek organlarda bozukluk olmaması gerekir. Yani zekâ, işitme, görme, ağız boşluğu, üst hava yolları, akciğerler ve sinir sistemi ile kas sisteminin normal gelişimini tamamlamış olması gerekir. Dolayısıyla konuşması gecikmiş olan bir çocukta konuşma bozukluğu olup olmadığının tespit edilmesi için göz, kulak burun boğaz, beyin, sinir sistemi ve kas-iskelet sistemi sorunları araştırılmalıdır.
Konuşmada gecikmenin en sık görülen nedenlerinden biri de işitme azlığıdır. İşitme azlığı doğuştan gelebilir ya da sonradan oluşabilir. Çocuğun bazı sesleri duyması, işitme kaybı olmadığı anlamına gelmez ve bu sorun, konuşmanın başlayamamasına neden olabilir. Konuşmasında gecikme olduğundan şüphelenilen çocukta detaylı bir işitme değerlendirmesi yapılmalıdır.
Çocuğun geç konuşmaya başlaması, dil yetisinden yeterince yararlanamamasından kaynaklanır. Bu sorunun mümkün olduğunca erken teşhis edilmesi, büyük önem taşır.
Konuşma bozukluğunun olası nedenleri araştırıldıktan sonra nedene yönelik tedaviye başlanır. Herhangi bir organik rahatsızlığı bulunmayan ama ailede geç konuşma öyküsü olan çocuk, “bekle-gör” yöntemiyle takip edilebilir.
Bu süreçte çocuğun dil eğitimine katkı sağlamaları için anne ve babaya da eğitim önerilir. Çocukla etkin iletişim kurulmalı, onlara konuşmaları için fırsat verilmelidir. Çocuğun istediği şeyi sözle ifade etmesi beklenmeli, daha sonra istediği şey yapılmalıdır. Çocuğa sorular sorulmalı ve cevaplaması için süre verilmelidir. Çocuğun kısa öyküler anlatması sağlanmalıdır. Çocuğun çevresinde olan herkes birlikte oldukları her anı eğitim olarak değerlendirmeli, doğru konuşma konusunda örneği olmalı ve çocuğa konuşma fırsatı vermelidir.
Konuşma bozukluklarına gelişimsel dil gecikmesi, prematüre doğum ya da büyüme ve gelişme geriliği, evde iki dil konuşulması, işitme bozuklukları, dil bağı, yarık damak-dudak gibi ağız içi sorunlar, otizm ya da zekâ geriliği yapan hastalıklar çocuğa konuşma fırsatı verilmemesi gibi durumlar neden olabilir. Ayrıca konuşma bozukluğu kulak burun boğaz kaynaklı da olabilir.
Çocuğun bazı sesleri duyması, işitme kaybı olmadığı anlamına gelmez. Konuşmasında gecikme olduğundan şüphelenilen çocuğun işitme değerlendirmesi yapılmalıdır.
NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi’nde görev yapan alanında uzman, deneyimli Çocuk ve Ergen Psikiyatri birim doktorlarını aşağıdan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.
Doktor güncelleniyor.
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Birimi’nde hizmet verilen diğer hastalıklara aşağıdan ulaşabilirsiniz.